Geçtiğimiz yaz, kütüğümün olduğu Amasya’daki köyümüze gittim, gözüm tanıdık birilerini aradı. Asfalt kenarına sıra sıra villalar yapılmıştı. Sadece mezarlıktaki mezar taşlarında ki isimler tanıdıktı. Köydekiler de o selamsız, sabahsız büyük şehirlere göç etmişti. Büyük şehirden kaçan zenginler de nefes almaya köye yerleşmişti.
Korkarım bir gün bir hastalık Türkiye de salgın olacak, adına sevgisizlik sendromu denilecek. Bu hastalık dünya ya yayılmayacak, zira onlar doğuştan alışkınlar selamsız, sevgisiz yaşamaya… Oysa biz, küçük şirin kasabamızda, aynı yaş çocukları; aynı ebenin ellerine doğmadık mı? Doğar doğmaz, başımıza hala, teyze, amca, yenge, babaanne üşüşmedi mi?
Yaşam biçimimizde çok şey değişti, korkarım daha da değişecek. İnsanlar büyük alışveriş merkezlerinde, yiyecek içecek, alışveriş yapacak ve tek bir selam bile vermeden, beton binalardaki dairelerine girip, kale kapısı gibi kapılarını kilitleyip, uykuya dalacaklar.