Dün bir kadını kıskandım.  Kadın ben yaşlardaydı, yanında yetişkin oğlu da vardı. O kadar neşeli ve mutlulardı ki, marketten yaptığım alışveriş poşetlerinin ağırlığını kendimce bahane edip, onları yere bıraktım ve çaktırmadan izledim. Küçük mahalle bakkalının önünde, bakkalla sohbet ediyorlardı. Sanki milli piyangodan birine büyük ikramiye çıkmış gibi, bir şeyler söyleyip, peşine gülüyorlardı Biraz önce bende, selamsız sabahsız girdiğim markette alışveriş yapmıştım. Ne kimseye selam vermiş ne de gülmüştüm. Zaten böyle bir şey yapsam deli mi bu kadın derlerdi, muhtemelen. Büyük şehirlerde artık bakkal, kasap yada manav kalmadı ya da tek tük, onlarda can çekişiyorlar.

Geçtiğimiz yaz, kütüğümün olduğu Amasya’daki köyümüze gittim, gözüm tanıdık birilerini aradı. Asfalt kenarına sıra sıra villalar yapılmıştı. Sadece mezarlıktaki mezar taşlarında ki isimler tanıdıktı. Köydekiler de o selamsız, sabahsız büyük şehirlere göç etmişti. Büyük şehirden kaçan zenginler de nefes almaya köye yerleşmişti.

Korkarım bir gün bir hastalık Türkiye de salgın olacak, adına sevgisizlik sendromu denilecek. Bu hastalık dünya ya yayılmayacak, zira onlar doğuştan alışkınlar selamsız, sevgisiz yaşamaya… Oysa biz, küçük şirin kasabamızda, aynı yaş çocukları; aynı ebenin ellerine doğmadık mı? Doğar doğmaz, başımıza hala, teyze, amca, yenge, babaanne üşüşmedi mi?

Yaşam biçimimizde çok şey değişti, korkarım daha da değişecek. İnsanlar büyük alışveriş merkezlerinde, yiyecek içecek, alışveriş yapacak ve tek bir selam bile vermeden, beton binalardaki dairelerine girip, kale kapısı gibi kapılarını kilitleyip, uykuya dalacaklar.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.