Ne yazık ki bir çok konuda olduğu gibi, sosyal medya da art niyetli insanlar tarafından amacından saptırıldı. Birleştirmek yerine ayrıştıran, yaklaştırmak yerine uzaklaştıran, birbirini hiç tanımayan üyelerini birbirine düşman eden, yakın arkadaş ve akrabalar arasına bile nifak tohumları ekilmesine neden olan ayrıştırıcı çimento haline geldi zamanla. Yüzyüze söylenemeyecek şeylerin buradan kolayca söylenir olmasının da etkisiyle, klavye tuşları tabanca tetiği olarak kullanılr oldu. Dünyada hiçbir ülkede yaşanmayan bu durumun, bir çok konuda olduğu gibi sadece ülkemize mahsus olduğunu bilmek ne kadar acı.
Bütün sosyal ağların kurucuları, elbette insanlığa hizmet amacıyla hareket ettiler, buna hiç şüphe yok. Ancak her şeyi kirletme konusunda çok mahir olan yurdum insanı, çok kısa bir sürede bütün sosyal ağları örümcek ağına dönüştürmeyi başardı malesef. Hangi ağa girerseniz girin; güzel ve birleştirici paylaşımlardan çok, çirkin ve ayrıştırıcı paylaşımlarla dolu. Hem de en galiz hakaretlerle, en ahlaki olmayan zorlama dayatmalarla. Birisi, polemiğe açık bir paylaşım yapıyor. İşine gelenler yalan olsa bile inanıyor, işine gelmeyenler ise doğru olsa bile inanmıyor. Ondan sonra altına yazılan karşılıklı çirkin yorumlarla başlayan ve günlerce devam eden sanal savaş...
Genellikle siyasi görüş ayrılıklarının körüklediği ve artık çığırından çıkan bu nahoş tablo, sanıyorum hepimizi fazlasıyla üzüyor olsa gerek. Elbette herkesin bir siyasi görüşü vardır, olmalıdır da. Çünkü hiç kimse, “bir siyasi düşünceye sahip olmayacak kadar” basiretsiz ve çapsız değildir. Asıl çapsızlık şudur ki; kendi siyasi görüşünü “tek doğru” olarak kabul etmek ve bunu tüm çevresine dayatmak, görüşüne karşı çıkanları ise anormal tanımlamalarla itham etmek, yıllardır dost olduğu kişileri arkadaş listesinden çıkaracak kadar hırslanmak ve hatta tehditler savuracak kadar öfkelenmek.
Meselenin net olarak anlaşılması için, özürlerimi ifade ederek çok çirkin iki örnek vermek istiyorum; Yakın geçmişte, kırk yaşını geçmiş bir hukukçunun, kişisel sayfasında paylaştığı şöyle bir cümlesi ilişti gözüme; “X partisine oy veren kim varsa, bilsin ki fahişe kadar kıymeti yok.” Şeytanın avukatlığını yapmak adına böyle düşünmek, ama sadece düşünmek makul görülebilir belki. Ancak bunu uluorta dillendirmek en hafif tabiriyle çirkinlik değil midir? Eminim ki yüzyüze geldiği hiç kimseye karşı bu kadar nezaketsiz davranamaz bu zat. Kendisi de iyi biliyor ki, bir çok akrabası ve yakın arkadaşı, belki kendi annesi bile, son seçimlerde o pattiye oy vermiştir. Bir hukuk adamı tarafından, bunca insana karşı alenen yapılan bu kadar yakışıksız bir ithamın, kahvehane ağzıyla yapılması bile hoş olmasa gerek. İkinci örnek ise şu; ne tesadüftür ki, yine hukukçu bir bayan aydın! kısa bir süre önce “Bir tek dileğim var. Son seçimde X partisine oy veren herkese, Allah çocuğunun acısını göstersin. En acı şekilde.” cümlesini paylaştı, yine kişisel sayfasından. Altına yazılan cevapların en hafifi bile, burada yazılamayacak kadar çirkin tabi. Yani ne denilir bilemiyorum. Zaten kirli olan siyasetin seviyesini, daha da düşürmekten başka bir işe yaramayacak olan bu tür saçma paylaşımlarla, kendisinin de basitleştiğini nasıl idrak edemez bir insan.
Kutuplaşmayı her geçen gün artıran ve genelleme yapılarak geniş kitleleri rahatsız eden bu tür paylaşımlar, kime ne kazandırır acaba. Tartışma ortamından ziyade, savaş meydanına dönüşen bu sosyal ağlarda, her gün yeni düşmanlıklar oluşuyor. Üç cümlelik paylaşımlar yüzünden dostluk köprüleri hızla yıkılıyor. Arkadaşlar listelerden siliniyor. Akrabalar arasında bile derin kırgınlıklar oluşuyor. Halbuki, siyasi görüş ayrılıklarını bu tür olumsuzluklara sebep olarak gösterenler, bu siyasi görüşünü, bir kaç yıl sonra belki kendisi de terk edecek. Bunun geçmişteki örnekleri, ancak yeni bir yazıyla anlatılabilecek kadar fazladır.
Dostluk ve akrabalık bağlarının kopmaması için, artık kişisel hesaplar bir bir kapatılıyor. Giderek artan bu protesto amaçlı kapatmalara hak vermemek elde değil. Yoksa bütün fertleri birbiriyle düşman olmuş bir ülke olacağız yakında. N’olur, dostluk ve arkadaşlıklarımızı, sosyal medya aracılığı ile feda etmeyelim. Kendi görüşümüze sahip çıkalım ama başkalarının görüşüne de saygı duyalım. Hiç kimseyi, imâ yoluyla bile olsa itham etmeyelim. Hele de cahillikle suçlamayalım. “Cahilliğin en önemli belirtisi, başkalarını cahil görmektir” sözünü unutmayalım. Türk insanının mayasında olmayan, kültürümüze ters ve değerlerimizle bağdaşmayan bu tarzı artık terkedelim. Aslında çok faydalı olan bu sosyal ağları, kuruluş amacına uygun şekilde kullanalım. Bu bir insanlık sınavıdır. Şu bir gerçek ki; her konuyu istismar eden ve polemikten medet umarak sosyal medyayı savaş alanına çevirenler, eninde sonunda kaybedeceklerdir. Kaybedenler ise sadece bu sınavı değil, insanlığını da kaybetmiş olacaklardır. Bizden söylemesi...